Pazartesi, Kasım 10, 2008

Hz. Hasan Hilmi İbni Abdullahi Kastamoni

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretlerinin yetiştirdiği, ve kendisi hayatta iken yerine vekil bırakarak irşad vazifesi verdiği Gümüşhâneli Dergâhı şeyhlerinden Hasan Hilmi Efendi (k.s) Kastamonu'nun Azdavay Kasabası'nda 1240/1824 senesinde doğmuştur. Müridân arasında daha çok "Kastamonî" ifadesiyle tanınan Hasan Hilmi Efendinin babası, Abdullah adında ümmî fakat velî bir zâttır. Kendisinden nakledildiğine göre bir cuma günü babası aniden rahatsızlanır, çocuklarına; "Beni hemen guslettirin. Bugün Rabbim'e icabet edeceğim. Onun huzuruna tertemiz çıkmak isterim!" deyince, arzusu yerine getirilir. Cuma namazını eda ettikten sonra da dostlarını evine davet ederek helalleşip, vedalaştıktan sonra ruhunu teslim eder. Hasan Hilmi Efendi, orta boylu, nur yüzlü, ak sakallı, buğday benizli, çekme burunlu, açık kaşlı, ela gözlü idi. Başında Nakşi tâcı, beyaz sarık, sırtında boylu entari ve hırka bulunurdu. Hazret-i Ebûbekir (r.a) yaratılışlı, ismi ile müsemmâ hilm sahibi, takvâ örneği bir zât idi. İlk tahsiline Kastamonu'da başlar. Memleketinin ileri gelen âlimlerinden kıraat, sarf ve nahiv ilimleri tahsil eder. Onsekiz yaşlarına geldiğinde tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından İstanbul'a gönderilir. İstanbul'da Mahmud Paşa Medresesi'ne yerleşir. Burada Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Hazretleri ile tanışır. Elli yılı aşkın bir süre devam edecek olan beraberlikleri böylece başlar. Mahmud Paşa Medresesi'nde Nevşehir'li Büyük Hazım Efendi'nin derslerine devam eder. Tefsir, Fıkıh, Hadis, Hikmet gibi ilimlerde tahsilini tamamlayarak icâzet alır. Hasan Hilmi Efendi, terkedilmiş, ıssız ve ibadete kapalı bulunan Fatma Sultan Camii müezzinliğine gönüllü olarak talip olur. Camiyi kısa sürede ihyâ ederek günün beş vaktinde açık hale getirdiği için bu caminin baş müezzinliğine tayin edilir. Fatma Sultan Camii'ndeki bu vazifesi icabı Mahmud Paşa Medresesi'nden ayrılır. Buna rağmen başından beri büyük bir saygı ve hürmetle bağlı olduğu Gümüşhânevî Hazretleri'ni sık sık ziyaret eder. Ahmed ibn-i Süleyman el-Ervâdî, o aralar İstanbul'a gelmiş ve Gümüşhânevî Hazretleri ona intisab etmiştir. Hasan Hilmi Efendi de uzun süredir bu yola intisab etme arzusu içindedir. Bu düşüncesini dostu, sırdaşı Gümüşhânevî'ye açar. Gümüşhânevî ise şeyhi Ervâdî'nin müsaadesiyle sohbet şeyhi ittihaz ettiği, Ervâdî gibi Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin İstanbul halifelerinden olan, Abdülfettah el-Ukarî Hazretlerine (1281/1864) intisab etmesi yolunda tavsiyede bulunur. Hasan Hilmi Efendi, Gümüşhânevî Hazretleri'nin de delaletiyle Abdülfettah el-Ukarî'ye intisab eder. Şeyhinin vefatına kadar, ona candan bir teslimiyetle bağlı kalır. Bu arada Gümüşhânevî ile birlikte Ervâdî Hazretleri'nin Ayasofya Camii'ndeki hadis derslerine devam ederler. Hasan Hilmi Efendi, ilk şeyhinin 1864 senesinde vefatından sonra, Ervâdî'den hilafet alan Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'ye intisab eder. O'nun hadis derslerine devam ederek ilmî icâzet alır. Hemen ardından seyr-ü sülûkunu tamamlayarak hilâfet alır. Daha şeyhi hayattayken irşad makamında vekili ve baş halifesi olur. Hasan Hilmi Efendi 1863 senesinde şeyhi Gümüşhânevî (k.s) ile beraber Hac farizasını eda eder. Şeyhinin ikinci hac seyahatı dönüşünde üç sene Mısır ve Tanta'da ikamet ettiği sürede Gümüşhâneli Dergâhı'nda ona vekâlet eder. Şeyhi İstanbul'a döndükten sonra kendisini İzmit-Adapazarı bölgesinin irşadı maksadıyla Geyve'ye gönderir. Hasan Hilmi Efendi, burada inşa ettirdiği medrese ve tekkede hem hadis okutmuş hem de tarikat neşrine çalışmıştır. Gümüşhânevî Hazretleri, zayıflığı ve ihtiyarlığı sebebiyle dergâhın faaliyetlerini yürütemeyecek hale gelince, müridi ve baş halifesi Kastamonu'lu Hasan Hilmi Efendi'yi Geyve'den İstanbul'a çağırarak tekkeyi ona teslim etmiş, müridlerine de ona bağlanmalarını söylemiştir. Bundan sonra Gümüşhânevî hazretleri vefatına kadar yalnızca cuma sohbetlerini ve Hatme-i Hâce zikirlerini icra ettirmiştir. Vefat ettiği sene ise bu vazifeler de dahil olmak üzere tekkenin bütün mesuliyetlerini Hasan Hilmi Efendi'ye bırakmıştır. 1893 senesinde şeyhinin vefatından sonra, onsekiz yıl fiilen Gümüşhâneli Dergâhı'nda irşad vazifesi gören Hasan Hilmi Efendi de, şeyhi gibi hadis ilmi ile iştigali esas almış, tekkenin el kitabı mesabesinde olan Râmûz el-Ehâdîs'i senede iki defa hatmetmeyi adet edinmiştir. Muhammed Zâhid el-Kevserî başta olmak üzere Ezine'li Mehmed Hulusi Efendi gibi yüzlerce talebesine maddî ilimler yanında irfan, edeb, ahlak ve ruh terbiyesi vermiş, bundan başka elli altı halife yetiştirmiştir. Amasya'lı Eyyüb Sabri, Katip Mustafa Fevzi, Bolvadin'li Ahmed, Kayseri'li Ali Rıza, Geyve'li Yusuf Bahri bunlar arasında sayılabilir. 1896 senesinde yerine Safranbolulu İsmail Necati Efendi'yi vekil bırakarak hacca giden Hasan Hilmi hazretleri, Gümüşhânevî'nin Medine'deki müridlerinden Hafız Ahmed Ziyâüddîn Efendi'ye misafir olmuş ve onsekiz gün Ravza-i Peygamberîde halvet ederek mücavir kalmıştır. Son zamanlarına doğru, irşad hizmetlerini yürütemeyecek duruma gelince, yerine Gümüşhânevî Hazretlerinin halifelerinden Safranbolu'lu İsmail Necati Efendi'yi vekil ve halife tayin etmiştir. Hastalanıp yatağa düştüğü ve hiç bir şey yiyip içmediği bir gün, gözlerini hafifçe açarak, müridlerine yazdığı vasiyetini ihtiva eden kağıdı verdikten sonra: "Aslında benim, Rahmet-i Rahmân'a kavuşma vaktim çoktan geldi. Fakat sizler benim için dua ettikçe rahatsız oluyorum. Bu ruh artık Rabb-i Mecidine kavuşmak ister. Ne olur dua etmeyi bırakın!" diye söylemiş, sonunda da derinden bir "Allah..." diyerek ruhunu teslim etmiştir. 10 Şubat 1911 Perşembe günü, saat 07.15 'de vefat eden Hasan Hilmi Efendi Hazretleri'nin kabri, Süleymaniye Camii Haziresinde bulunmaktadır. Halifelerinden Kâtip Mustafa Fevzi Efendi'nin şeyhinin hayatını, güzel hallerini, yolculuklarını ve kerametlerini manzum olarak kaleme aldığı "Menâkıb-ı Haseniyye fi Ahvâlis-Seniyye" adında bir eseri vardır

Hiç yorum yok: