Perşembe, Ekim 30, 2008

AHMET YAŞAR EFENDİ HAYATI RESİMLERİ



1936 yılında Trabzon'un OF ilçesinde dünyaya geldi.


4 yaşında Kuran okumaya başladı, 10 yaşında Arapca eğitim tahsiline başladı. Bölgesindeki meşhur hoca efendilerden Süleyman SULA, Süleyman ÇIKRIK ve en sonunda Muhammet SULA hocadan eğitimini tamamlayarak icazetini aldı. 17 yıl talebe okuttu. 1960 yılında Trabzonlu Hacı Abdurrahman Beşikçi ile tanışır ve tarikatı Nakşibendiye intisap eder. 1972 yılında Trabzon Merkez Nurdoğdu camiinde vazifeye başlar. 1979 yılında Yavuz Selim Vakfının kurulmasına vesile olur. Halen aynı vakıfta Tefsir ve akaid sohbetlerine devam etmektedir. Ayrıca İstanbul, Ankara, Konya, Samsun ve ülkemizin değişik yerlerinde sohbetlerine devam etmektedir. Bilhassa takva eğitimi ve tasavvuf düşüncesi üzerine yaptığı sohbetler büyük ilgi görmektedir.




Yayınlanmış eserleri

1- AKAİD SOHBETLERİ

Cemaatle birlikte yapılan akaid derslerinden meydana gelmiş olup iman esaslarını ve imanın sıhhat şartlarını anlatan çok güzel bir eserdir. İnsanlarımızı itikadi mezhepler arasında dolaştırmadan inanç esasları ile buluşturmaktadır.




2- ÇAM KOZALAĞINDAKİ SIR

Takva ölçüleri içerisinde yaşamanın ilkeleri anlatılmakta ve mü’minler karşı karşıya kalacakları tehlikeler karşısında uyarılmaktadır..



3- ÖLÜMDE GÖMÜLÜ HAYAT

Hocaefendinin tasavvuf anlayışını ifade eden eseridir. Hurafelerden arındırılmış bir tarikat anlayışını öğrenmek isteyenler için kılavuz mahiyetinde kolay anlaşılır ve hoş bir üslupla kaleme alınmış bir eserdir.



4- SİYAH AYNA

Zaman içerisinde yaptığı sohbetlerden derlenen bir eserdir. Bilhassa mübarek gecelerde yapılan sohbetlerini ihtiva eder.



5- VARLIK DAİRESİNİN KALBİ

Buda inanç esaslarının ağırlıkta olduğu sohbetlerden derlenmiştir. Tevhid esasını kavramak için dikkatli bir şekilde okumak gerek.



6- KUYUDAKİ YUSUF

Hz. Yusuf’un kıssasından yola çıkarak günümüz hadiselerinin bir değerlendirilmesiyle ilgili sohbetinden isimlenen kitapta kıyametle ilgili sohbetler ağırlıklı olarak yer tutmaktadır.

Hoca efendinin sohbetlerden derleme şeklinde hazırlanan 10’a yakın eseri de mevcut olup zaman içerisinde yayınlanacaktır.






KENDİ DİLİNDEN ANLATTIĞI HAYAT HİKAYESİ

(26. 02.1996 )

1934 tarihinde Of'un Ballıca (Melinos) köyünde ailenin tek erkek evladı olarak dünyaya geldim. Babamın ismi Hüseyin annemin ismi ise Elmas hanım olup dördü kız olmak üzere beş kardeştik.

İlme ve ilim ehline hürmet ve hizmeti olan ve bir çok müderris yetiştirmiş olan bir aileden gelen babam Arapça ve Farsça lisanlarını öğrenerek ilmi tahsilini tamamladığı vakit seferberlik ilan edildi. Kendisi Jandarma bölük komutanı olarak askere gitti.

Asker dönüşü maliye tahsildarlığına başladı. Bu arada müftülük imtihanlarına girdi ve yüksek derece ile bu imtihanı da kazanarak Sürmene'ye tayin edildi ise de ben üç yaşında iken babam o devrin en tehlikeli hastalığı olan vereme yakalandı, dört yaşına geldiğimde babam hasta yatağında yatarken bana Kur’an okutmaya başladı. Beş yaşına geldiğim vakit Kur’anı Kerim-i yavaşça okumaya başlamışım.

1939 yılında babamın hastalığı ağırlaştı ve 1940 yılının Şubat ayında ben altı yaşında iken rahmetlik oldu. Biz dördü kız olmak üzere beş kardeş annemizin korumasına kaldık.



Tam bir Osmanlı hanımefendisi olan annem ilme çok meraklı olduğundan bizi okutmaya çok gayret etti. Köy imamlarından bizi okutacak kimse olmadığı için komşulara gidip yalvardı. Bizim dedemizin (babamızın dedesi) babası da müderris olarak hayatını geçirdiği için evimizde bir oda dolusu kitap vardı. (dedemin kitapları o devirlerdeki baskılar yüzünden evden kaçırıp gizledikleri yerde olumsuz şartlar sebebiyle tahrip oldular, bir kısmı ise emanet alanlar tarafında geri getirilmedi ve bu kütüphaneden bana hiç bir kitap kalmadı.) komşulara bu kitapları sahipsiz mi bırakacağız, bu çocukları okutmak için bir imkan bulamaz mıyız dedi.



Eski medrese mollalarından olan komşumuz Ahmet Hacıömeroğlu da oğlu Tahsin'i okutmaya çok meraklı idi. Bu sebeple anneme hak vererek doğru diyorsun Çaykara’dan bir hoca arayalım dedi. Ve yaptıkları araştırma neticesinde şimdiki Dernek nahiyesinde bulunan meşhur topal Lagur ismi ile maruf olan hocayı alarak köy camiine getirdiler. Bir zaman ondan ders okuduk bir müddet sonra hocamız köyden ayrıldı. Bu sefer köyümüze yine Dernek nahiyesinden Süleyman ÇIKRIK hoca efendi isminde bir hoca aldılar. Bu arada ilim tahsil eden beş arkadaş olduk.



Bu arkadaşlarımın isimleri Mikdat AKTÜRK, Mikdat YILMAZ, Muhammed YILMAZ ve yukarıda ismi geçen Tahsin HACIÖMEROĞLU idi. Süleyman Efendi de beş altı ay kadar köyde vazife yaptı ve köylü ile anlaşamayıp bizi bıraktı



Bundan sonra Çaykara’nın Hopşara köyünden Meşhur Müderris Süleyman SULA hocayı camiye getirdiler. Kur’an-ı Kerim, biraz tecvit ve sarf derslerini ondan okuduk. Bu arada hocamızın hanımı rahmetlik oldu ve hocamız çocukları küçük ve annesiz kaldığı için mecburen köyüne döndü.



Bundan sonra köylü bizleri okutmak için ne kadar hoca aradılarsa da bulmaya muvaffak olamadılar. Buldukları hocaların bazıları geldi fakat kısa bir müddet sonra köyden ayrıldılar. Bunun üzerine köyün ileri gelenleri tekrar Süleyman SULA efendiye ısrar etmek üzere Hopşeraya gittiler. Bu arada Süleyman hoca efendi kendi köyünde ders okutmaya başlamıştı. Bu sebeple talebelerini bırakamayacağını söyledi. Ve gelenlere Şur köyünde Muhammed SULA isminde bir Hoca efendinin çok iyi bir alim olduğunu ve yasak dönemlerde 19 sene Kars’ın Pendivan köyünde hocalık yapıp orada bir çok talebe okutup bir kaç tanesini de icazet alacak seviyeye kadar getirdiğini eğer bu hocayı alabilirseniz bu çocukları okutursunuz der. Ve hocanın şu anda Kars'tan izine geldiğini belki de hala geriye dönmemiş olabileceğini söyleyerek hemen Şur köyüne gitmelerini ve hocayı aramalarını söyler.



Merhum Hacı Ahmet efendi ile yanındaki bir kaç arkadaşı Şur'a giderek hocayı bulurlar. Hocaya durumu anlatırlar ve köylerine gelmeleri için ısrar ederler. Oda benim Kars'ta talebelerim var onları yol üzerine nasıl bırakırım deyince Hocanın oğlu hacı Hüseyin (yetişkin bir molla idi) baba burada da bir ilim temeli atalım, ben Karsa giderim. Sen de bir istihare et inşaallah Melinos köyüne gidersin diye karar verdiler. Böylelikle gece görmüş olduğu bir hayırlı rüya neticesi sabahleyin bizim köyümüze gelmeye karar verdi ve Hacı Ahmet efendi ile gidenler hoca efendiyi de alarak köye geldiler.



Muhammed SULA hoca ile olan tahsil hayatımız

Tâbi ki bu günler fetret dönemleri idi. Değil arapçanın elifbanın dahi okunmasının yasak olduğu günlerdi. Bu sebeple köylüler biz bunları nasıl okuturuz diye meşvere ettiler ve bazen yatsı namazından sonra bazı sabah namazından sonra değişik evlerde ve saatlerde büyük çile ve meşakkatler içerisinde hocamızın fedakarlıkları ile okumaya başladık.



Hocamızın yaptığı bu fedakarlıklara karşı çevre komşulardan bazıları hasetlik ettiler, kimileri hocamızı karakola şikayet ettiler, kimileride biz hoca tutacağız da filâncılar mı okuyacak öyleyse biz hoca tutmayalım kararına vardılar.



Hocamıza 5 lira aylık veriliyordu. Annemiz bu işe tahammül edemeyip yine ders okuyan 5 talebenin velilerine giderek ben kimsesizken hocanın aylığının 1 lirasını veririm der. Bunun üzerine diğer talebe sahipleri de bizde 1 er lira verelimde hocayı göndermeyelim derler. Hocamıza ısrarla bu teklifi kabul ettirirler. Bunun üzerine hocamız mahalledeki medresede kalarak vazifesine devam eder. Derslerimizi belli zamanlarda evimizin yanındaki seranderin altında yer altı gibi bir odada hocamızla beraber okumaya başladık. Bir müddet burada derslere devam ettik. Daha sonra derslerimizi medresede okumaya başladık.



Hocamız Muhammed SULA'dan; daha evvel Süleyman hocadan okuduğumuz dersleri yeniden okumaya başladık. Sarf, nahiv kitaplarını ve mefhumlarını tamamen ezberledik. Daha sonra Molla cami okumaya başladık. Bunun yanında fıkıhtan Halebi Sağır'ı ve Tarikat Muhammediye ve şerhi Berikaların tamamını okuduk. Halebi'yi biterince Multeka'yı okumaya başladık. Multekanın evvelinde ibadetle ilgili 17 faslı ezberleyerek kitabın tamamını bitirdik. Berikaların tamamlanmasıyla da Hadisten Meşarikul Envar isimli hadis kitabını okuduk. Molla Cami'yi bitince Maani, Beyan ve Bedii ilimleri ile ilgili eserleri okuduk. Bunlara devam ederken bir yandan da felsefeden İsagoçi, Fennari ve Şemsiye'den belli bölümleri, arkasından da Alaka’yı okuyup ezberledik. Bu arada İmam-ı azamın Fıkhı Ekberini ve Taftazaninin akaidini metinlerini ezberleyerek okuduktan sonra Celal alel Cemal'ı, arkasından da Kur'an-ı Kerim-i yüzünden tefsir ederek okumaya başladık. Tefsir dersini bir müddet Hazin tefsirinden takip ettik. Daha sonra da Celaleyni takip ederek tamamladık arkasından Gazi beyzavi tefsinini okuduk. Bu arada İhya u ulumuddini de ders olarak baştan sona okuduk.



Bundan sonra Feraiz ilmine çok iyi vakıf olan hocamızdan feraiz ilmini okuduk. Feraiz okurken Kasideyi Bürdeyi'de şerhi ile beraber okuyup ezberledik. 3 senede Mirkatul Usulu okuyarak hocamızın icazet vermesi ile 17 sene süren ilim tahsilimizi tamamladık. Fakat ilmi tahsilinin sonu olmadığı için bir yandan ilim tahsiline devam ederken bir yandan da köyümüzün orta mahallesinde fahri imamlık görevine başladık. Bu arada hocamız rahatsız olduğu için okuttuğu talebeleri de bize gönderdi. ilk dönem orta mahallede 4 sene talebe okuttum. Hocamız rahatsız olup camiden ayrılırken de Ahmed’i bırakmayın buraya alın ısrarı üzerine kendi mahallemize talebelerimizle beraber döndüm. 2 sene köyümüzde hizmetten sonra köy halkının talebeye karşı hasetlikleri sebebi ile köyden ayrılmaya ve Yemişalan köyüne gitmeye mecbur kaldık. Burada 3 sene ders okuttuk. Buradan tekrar ilk vazife yerim olan orta mahalleye döndüm. Burada okuttuğumuz talebelere icazet verdim. Orta mahallede 5 sene kaldıktan sonra Of'un Camlı Kaban mahallesinde de 5 sene kalarak talebe okuttuk. Buradan tekrar Yemiş alan köyüne dönerek iki sene hizmet ettim.



Daha sonra vekil kadroya girerek 7.7.1967 Of'un Yazlık köyünde göreve başladım 2 sene burada kaldıktan sonra hicaza hazırlandık müftülükten izin alamadığımız için vazifeden istifa ederek hicaza gidip döndükten sonra bir kaç ay vazife yapmadım. Daha sonra aşağı Hasligozda 9 ay vazife yaptık. Bundan sonra Hayratın cumhuriyet mahallesinde tekrar vekil imam olarak göreve başladık. Buradan da 1977 yılında Trabzon Nurdoğdu camiine gelerek vazifeye başladık. Burada cemaate hitaben Pazar günleri ikindiden sonra Ramuzul Ehadis derslerine başladık.



1984 Yılında vazifeden ayrılana kadar 3 kerre Ramuzul ehadisi baştan sona okuduk. Buradaki vazifemizden de hacca gitmek için müftülüğe yaptığımız müracaat kabul edilmeyince azledilerek vazifeden ayrıldık. Bundan sonra Yavuz Selim Vakfı merkez binasının salonlarında cemaatle Kuranı kerim tefsiri derslerine başladık bilahare bu derslere Yine Yavuz Selim vakfına ait olan Ortahisar mahallesindeki ŞİRİN HATUN mescidinde Perşembe ve Pazar günleri devam ettirdik. Bu faaliyetlere devam etmekte iken 1979 yılında YAVUZ SELİM VAKFI'nın kurulması için cemaate tavsiyelerde bulunduk. Bunun üzerine kurulan vakfımızın 23 şubesinde bir çok hayırlı faaliyetler devam etmektedir bizde zaman zaman bu şubeleri ziyaret ederek irşat vazifemize devam etme gayreti içerisinde bulunmaktayız.





HAYATIMIZIN TASAVVUF YÖNÜ

Köyümüzdeki hocamız Muhammed SULA Efendi maneviyat ehline çok saygılı olduğu için bize tasavvuf ehlinin hallerinden çok bahsederdi bizde çok küçük ve genç yaşta hocamıza bir şey soramayıp etraftaki yaşlılara sorup öğrenmek isteyince of un taşhan nahiyesine bağlı mapsona köyünde hacı Ahmet efendi isminde bir şeyhin bulunduğunu ve kamil insan olduğunu anlattılar. Köyümüzden o köye yaya olarak 3 saatte gidilirdi. Bizde hafif kar yağmıştı 5 talebe arkadaşımla taşhan nahiyesine oradan cüzi bir hediyeler alarak bir cuma günü hoca efendinin köyüne vardık. Evini soracağımız an üsten aşağı beyaz sakallı yaşlı bir zatın geldiğini görünce arkadaşlardan onu tanıyan birisi vardı işte hoca efendi dedi. elini öptük oda cumaya gidecektim misafirlerim belki gelir dediler onun için bekliyordum dedi ve bizimle evine döndü elimizdeki küçük hediyeleri getirmeye utanıyorduk oda resulü ekrem efendimizin hediye makbuldür ne kadar az olursa olsun hadisini okudu cuma namazına gittik dönünce evinde ilk olarak ona intisap ettik bir müddet böyle devam ettik



Hocamız hacı Muhammed Sula efendi merhum Hacı Abdurrahman efendiye bağlı idi bizim icazete bir kaç gün kalarak Hacı Abdurrahman efendiyi icazete davet etti. Medresede devrin alimleri ve büyük zatlar ile sohbetler oldu. İkindi namazını kıldıktan sonra hocamız hacı Abdurrahman efendiye benim gücüm yettiği maddi ilmi bunlara tamamlamak için sayu gayretimi tamamladım maneviyatlarını da sana teslim ediyorum dedi mezun olacak olan 45 arkadaşımızla bir haleka halinde intisap biati yapıldı. böylelikle irtibatımız başladı.



Çok zaman geçmezden orta mahalle camiinde ilk görevde iken birde baktık ki hiç habersiz akşama yakın bir vakitte birisi medreseye doğru geliyor. şeyhimiz olduğunu anlayınca karşıladık 3 gün medresede bizimle kalıp çevreye kadın erkek sohbetler ve neşri tarikat etti. Oradan kendi hanemize geldik. bir iki akşam evde kaldık tekrar hacı Ahmet Hacıömeroğlu’nun evinde de bir akşam kaldık ondan sonra o bizlere gelir bizde devamlı ziyaretine giderdik.



Tekrar bir seferde Of’a geldi Of’tan kaban mahallesinde Süleyman Akyüz hocanın babasının evine bir akşam kaldık orada yine sohbetler yapıldı oradan bizim mahallemize gittik İlk bahar idi evin bahçesinde oturduk letaif derslerini bize bir armut ağacının altında tarif ve tavsiye etti. çalışın dedi akşamleyin eve gelince insanlara hakka giden yolu tarif edip mana yolunda rehberlik yapın deyince bizim haddimiz değil bunu nasıl yürütebiliriz düşünürken buyurdular ki “bir insan 40 günde kesbi kemalat kazanırda bu kadar ilme hizmet eden niçin kazanmasın bizim yolumuz kuran sünnet yoludur kuran sünnet yolunda da ilimsiz muvaffakiyete varılmaz. Allah yardım eder siz gayret edin” der. Ve arkasından insanlara zikir dersi vermek ve yardımcı olmak için bir icazetname yazmış ve bizlere dualarda bulunmuş bizde onlara hayatımız boyunca gösterdikleri yolda menfaat gözetlemeden sayu gayret edeceğimize söz verdik. Hayatta olduğu müddet sohbetlerine ve ziyaretlerine elhamdülillah devam ettik. İnşaallah ölünceye kadar kapılarında nöbeti devam ettirip ebedi hayatta da komşuluğunda bir araya toplanmayı Mevlâ nasip eder. İcazetimizden 2 sene sonra Kuranı kerimi ezberlemeye başladık dünya meşgaleleri içerisinde 8 yaprağı ezberledik ramazanda mukabelede okuduk o arada âcil askere çağırıldık askerlik araya girince sağlamlaştıramadık ve bu kadarlıkla elhamdülillah okumayı unutmadık.



1972 yılı Eylül ayında bizleri büyük bir üzüntüye gark eden Şeyhimizin vefatından sonra 5 sene Her hafta OF tan Trabzon’a gelerek hatmi haceganlara iştirak ettik. Bilahare Trabzon’daki vazifemize başlayınca irşat vazifemizi de burada devam ettirmekteyiz.

Hiç yorum yok: