Pazar, Ekim 05, 2008

AHİYYE TARİKATI

Abdulkadir Geylani, (k.d.) Tarikat-ı Aliyye’yi kitabına yazasın, İnternet aracılığıyla âleme duyurasın, sohbetlerinden istifade edeler. Hak’kı, hakikati, anlayanlar. Düştükleri müşkülattan kurtulup, doğru yol bulanlar. Numan Bin Sadık’ın kıssasından hisse alalar. İki senem olmasaydı Numan helak olurdu.

Coşkun bir ırmağın coşup deryaya akması, deryaya karışması mana aleminin yolcusu gibi. Aşkı muhabbet seline karışıp, Muhammet bahrine taşıp, dökülerek, deryada yok olması şeklidir. Tarikat bu şekli anlatır. Tarikat; aşkı muhabbetin kıvılcımıdır ki; gönüllerde onu yandırır.

Ahmet’el Rufai Hazretleri; Aşkım cihanı yandırır, söndürecek hiçbir şey bulamazdılar, Ahmed-i Kibriya’dan edep eyledik Halkayı zikrimiz, asumanın nurundan nur durur. Aşka düşeni, yakar yandırır. Biz zülfü yâre bağlıyız. Onun aşkını, çekmekteyiz. Deryaya onu dökmekteyiz. Deryadan alıp, onu dökmekteyiz. Bu bataklıklar; bizim aşkı sevdamızdan yanıp kuruyacak. Küle dönecek. Aşkımız her tarafı saracak. Onların yaktıkları ateşi söndürecek, gülüşene çevirecek.

Közümüz, kordur bizim. Kor yanmakta. Özümüz, nurdur bizim. Kafir, mümin ayırmakta. İşimiz kârdır bizim. Bayılıp ayılmaya bize sela dediler. Aslını duyurmaya, çarkı devran kurduk. Hamurun yoğurmaya, taksim yapmaya geldik. Mayamız Muhammet’tir,

Tarikat dört kapıdır. Yar köşküne varmaya kırkmerdiven çıkarlar. Yar köşkünü bulmaya kamil mürşit lazımıdır. Bilmeli ki; hümaya kol kanat açarlar, uçmak için darul bakaya. Aldırış etmezler zevki, sefaya. Adem (a.s.) üç yüz yıl ağladı kavuşmak için Havva’ya. Şehvetine kul olma gel sen bak bu köhnedeki humaya. Zernişan boyun eydirniş baksana aşkı sevdaya. İdris bile çok zikretti, yalvardı; Gani Mevla’ya. Hak Teâla sırrın gizlemiş baksana Yasin, Ta Ha’ya.

Kadir Süresi:

1-Muhakkak ki biz onu, Kadir gecesinde indirdik.

2-Kadir gecesinin ne olduğunu, sana ne şey bildirdi.

3-Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.

4-Onda melekler ve ruh, Rab’lerinin izni ile her bir emir için ine verirler.

5-O gece tan yeri ağarıncaya deyin bir selamettir.

Kişi bu sürenin sırrına erse; altı yüz kere hacca gitmiş olur. İkinci ayetin sırrına erse, üçüncü ayetin ecrini bulur, o geceki dördüncü ayet zuhur eder. Alameti şudur ki; gürbi sırlarının açılması, meleklerin saçılması, Allah’u Teâla’nın izni ile kullarına haber verip, Rab’bil Alemin’in kullara açılması. Ruhun bahsinden ise, her ne kadar, Cebraili (a.s.) anlıyorsak da, İsa (a.s.)’da bir ruhtur. Musa (a.s)’da. Rab’bil Alemin, Ademe’de ruhundan ruh vermiştir ve tarikat ruhu denmiştir. İşte o gece; seher vaktidir. Gülün açılması reyhan kokunun saçılması, bülbülün şad olması, güle kovuşması, gönle ruhun doğması, Resulullah Efendimiz’in (s.a.v.) miraç alemi gibidir. Allah’u Teâla’ya yakın olması, gönül gözü ile Allah’u Teâla’yı görmesi gibi. Hazreti Ömer (r.a.) şöyle buyurdu:

“Kalbim, Rab’bimi gördü. Zira ortadaki perde, takva ile kaldırıldı.”

Rab’bim-i nur görmüşüm, birde ruh. Zira aşkımın eseri Ruhum, ruhundan eserdir. Beş vakit namazda yanına erişirim, görüşürüm, konuşturursa konuşurum. Rab’bim Teâla hiçbir kuluna vermediği karı bana verdi. Ruhum Ahmed’i Muhammed’in kopyası, velayet deryası. Şahı Nakşibendinin nakışıyım. Zinciri halkayım. Otuz ikinci sıradayım. Muhammet Halid-i Bağdadi, Vehbi Hayyati Terzi Baba ’dan (k.d.) almışım.

Mevlana Celalettin Rumi (k.d.) gönlümü doldurdu. Gönlüme çadır kurdu. Girdi içine oturdu. Bizi kabirlerde aramayın, biz ariflerin sinelerindeyiz buyurdu.

Daha önceki bahislerde Mürşid-i Kamilin bahsini yapmıştık. Mürşidi kamiller bunlar ile sınırlı değildir. Ne var ki; insan kabiliyeti herkese anladığı şekilden söylev şeklidir. Yoksa ete kemiğe büründük Yunus’leyin göründük denebilir. Kim, bundan anlar.

Tarikat bir yoldur. Yoldur da atlamı gidilir, yayamı gidilir, uçakla mı gidilir. Nasıl yürünür bu yol. Nasıl bir yoldur, nasıl bir anlayış. Şahı Nakşibendi, (k.d.) yol; Mürşid-i Kamildir diyor. Aklım almıyor, karıştırıyorum, anlamıyorum. Nasıl, oluryor da? bir kul yol oluyor? İşte burada karıştırıyorum. Hz. Allah (c.c.) buyuruyor hemen Bakara süresinin birinci, ikinci ayeti: “Elif Lam Mim. İşte bu kitap ki, bundan hiç şüphe yoktur. Müttekiler için hidayete erdirici, doğru yoldur.” Yani, insanın hidayete ermesi Kur-an’a tabi olmakla meydana geliyor ve dua ediliyor. Bizleri, doğru yola hidayet et. O kendilerine iman etmiş olduğun zatların yoluna. Şu söze, kulak vermek lazım.

Ayşe validemize, Resulullah Efendimiz’i (s.a.v.) sordular. Ayşe validemiz; “ O Kur’an idi ” buyurdu. Hacı Bayram Veli hocam; “Ben Kur-an’em” buyurdu. Hz.Mevlana “Ben Kur-an’ın beldesiyem” buyurdu. Şirin kardeşim kafanı zorlama. Tasavvuf aklın ötesinde. Aklın bittiği yerde başlar. Akıl buna yar değil. Bu aklın kârı değil. Bu kitap değil açıp okuyasın. O doktor değilsin ki; hastaya bakasın. Sen hastasın. O hasta değilsin ki; doktora bakılasın, derdinden anlasın. Şeker kardeşim bu dert; gönül, derdi. İşte bunu da anlamakta zorlanıyorum. Hocaya gidip soruyorum. Hoca bana; Allah (c.c.), Muhammet, Kur’an. Kıl namazını, yap ibadetini. Bırak şu sapıkları.

Allah (c.c.) aşkına! Kur-an’ dan iyi, mürşit mi varmış? Ve İsra süresi 82.ayet: “Ve Kur’an müminler için bir şifa, bir rahmettir.” Daha mürşitte ne ararlar bu insanlar. Yine kafa karışır. Birde şuna kafam karışıyor; Hz.Musa Kerimullah; (a. s.) bir ululazim peygamberken. Allah’u Teâla ile kelam ederken. Allah’ın (c.c.) emri ile kendisine (Musa’ya); kullarımın arasında bir kulum var. Ona, senin ihtiyacın var demesi. Onu, Hızır Veliye göndermesini aklım almıyor. Seyyit Burhanettin, (k.d.) Hz.Mevlana’ya şöyle söyler; Ben seni buraya kadar getirdim. Bundan sonra, sana bir zat gelir ki; O seni tamamlar. Bu kaçıncı mürşidi oldu. Yine kafam almadı. Bir mürşit, bir mürşit daha. İnsana bir mürşit lazım, değil mi?

Sana, Kur-an’dan hep yol göstereceğim. Hz.Hızır, Allah’u Teâla’nın bir Veli kuludur. Onunla beraber Hz.Allah(c.c.). Enbiya, Evliyasına; hayat suyu sunmuştur. Bağışla beni. Kimdir bu Veli. Yine aklım karışıyor. Bu Veli; benim hocam Hacı Bayram. İlmi, hikmeti, onda buldum. Tarikat kurdum yol oldum. Yol benim, bizden erişilir Mahbub’a. Mahbup bizimle. Mermer taşı yarıldı. Kur’an illiyim de. Ben Kur-an’ım. Onu yaşadım, levhime yazdım, ayet ayet, sayfa sayfa. Tam yirmi sene tefsir oldum. O bizde açtı Hacı Bayram, o kibarı kelam. O akşam Kadir gecesi; sehere dönüştü. Seher oldu. Aman Allah’ım, aman Allah’ım. Hacı Bayram, Hacı Bayram. Şems mi göründü Mevlana’ya, Şems’i Aruz ola. Bilemem ama; alem onunla doldu. Leylam ne oldu bilemedim.

Gavsu Geylan, Gavsu Geylan eyledi bizi üryan. Neylesin buna Numan. Ha hacım, ben sadece yazdım. O söyledi, ben yazdım. Sende, yazma dersin değil mi? Aklın var. Ama; ben kulum. O benim ağam. Sen nasıl kula kul isen, bende onun kuluyum.



Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Tarikatı Aliyye Dursuniyye’nin Şartları

Tarikatı Aliyye, şeri şeriata bağlı olarak şu; şartları ön görmüştür.

1- Resulullah (s.a.v.) Efendimizi örnek alarak, sünneti seniyeye sımsıkı sarılmak.

2- Hızır’ın (a.s.) ön gördüğü gibi kayıtsız, şartsız, mürşide teslim olmak.

3- Malını sevmekle beraber malınla, canınla Allah (c.c.) yolunda mücadele yapmak.

4- Doğru sözlü olmak, yalan konuşmamak.

5- Allah‘ın (c.c.) emrini tutup, nehyinden kaçmak.

6- Dergahın edebine uyarak büyüklere saygı, yeni gelenlere ise sevgi göstermek.

7- Arı kovanını hisse alarak, sırf Allah (c.c.)’ın rızasını gözeterek çalışmak.

8- Allah (c.c.) için sevip, Allah (c.c.) için buğz etmek. Sevdiğin kişiye sevdiğini söylemek.

9- Mürşidin huzuruna abdestli olarak girmek, abdestsiz gezmemek.

10- Kur-an’ı Kerim’i okumak. Muhabbeti Kur’an ve hadis üzerine kurmak. Hiziplikten kaçınıp, malayani konuşmayı terk edip, gıybet yapmamak. Su-i zanda bulunmamak. Muhabbet ile dolmak.

11- Aziz ve Celil olan Allah’u Teâla’yı ve onun Habibi’ni her şeyden daha çok sevmek.

12- Büyük günahları terk edip, hatalardan kurtulmak.

13- Allah’u Teâla’yı görmüyorsunuz ama, görüyormuş gibi ibadet yapmak. Namazı muhakkak miraç yapmak. Alimlerin sohbetinde bulunmak. Arife rabıta yapmak. Ariflerin feyzi, muhabbetinden istifade etmek. Gönle gelen hal, hatırı def etmek.

14- Tarikat’ı Aliyye’mize: Gayrı hiçbir şey sokulmaz, hiçbir şeyde alınmaz. Erenlerin yolunda hile barınmaz.

15- Tarikat’ı Aliyye’de: Ayrım yapılmaz. Şeriatsız, tarikata itibar yapılmaz. Kapıya gelen kovulmaz.

16- Tarikatımız: Oniki tarikata bağlı olup; Şahı Abdulkadir Geylani’nin pirliğinde, Oniki İmam’a bağlanarak, nakşi ve kadri olarak seyrini sürdürecektir. Ta kıyamete kadar.

17- Tarikat’ı Aliyye’mizde: Kimse mürşit çıkamaz, çıkaramaz. Mürşit çıkarmak ancak; Piri Penaha, Halil’i Rahman’a, Kainatın Efendisi Sultan Kevyneyni Mekana, Allah’u Teâla’nın halifesi Resulü Ekrem (s.a.v.) Efendimize aittir. Piri piran, halifeliği görülür.

18- Bütün pirler pirimizdir. Onlara yapılan saygı, pirine yapılan saygı sayılır. Onlara yapılan saygısızlık; pirine, Resul’üne ve Aziz olan Allah’u Teâla’ya yapılan saygısızlıktır. Bizi görmeden; bize gelme. Müsaade verilmeden; gülün derme. Deremezsin. Biz muhabbet çeşmesiyiz. Bizim kapımıza; varlıkla gelme. Bizi seviyorsan; başkasını sevme. Başkasını seviyorsan, bizim kapımıza gelme. Sevdiğini hiçbir zaman, hiçbir yerde, inkar etme.


19- Tarikatımız şu dört husus üzere yol alır: Edep, edep, edep, edep. İlla edep. Edebi şükür, Edebi fikir, Edebi zikir ve Edebi sohbet.

20- Şu dört haslet üzere tarikata girilir: Mürşidini hak bilmek. Şeriatı yaşamak. Şeriata bağlı kalmak. Tarikatı hak bilip, tarikata girmek. Fakirler yolunu seçerek; aşk gömleğini giymek.

21- Tarikat’ı Aliyye’miz: İnsanları zengin kılmak değil. İnsanları dünyadan koparmak, insan gibi yaşamaktır. Güzel huy, güzel ahlak sahibi yaparak; Allah’u Teâla’ya sunmaktır. Onun gönlündeki boşluğu, doldurmaktır.

22- Tarikat’ı Aliyye’miz: İnsanlar arasında, sevgi saygıyı yayarak; ezeli taksimindeki kader bağı ile olanları alarak, göç etmektir. Nuh’un misali.

23- Tarikat’ı Aliyye’miz: Çıkış noktasında olduğu gibi; yaşamak ve yaşatmaktır. Her türlü hurafelerden uzak tutarak, yozlaşmayı ortadan kaldırarak, özünü nakşetmektir.

24- Tarikat’ı Aliyye’miz: İstikamet bahşederek; her türlü keramet, isticraça düşenlere, itibar etmeyerek, yoluna devam eder.

25- Tarikat’ı Aliyye’miz: İstikamet üzere olan kerameti; hak bilir. İsticraca düşenlere itibar etmez.

26- Bize Tarikat’ı Aliyye derler. Biz Tarikat’ı Aliyye’yiz. Bağlılığımız ezeli ervahtan. Ruhumuz, azizi olan Allah’tan. Himmetimiz, piri pirandan. Desturumuz, İsmail Hakkı Toprak, Hacı Bayram, Gavsu Geylan, Terzi Baba’dan. İhsanımız Allah (c.c.)’tan. Duamız Resulullah’tan. Bu üç ayak üzereyiz; Himmet, Dua, İhsan. Dualarınıza muhtacız. Biliniz ki; biz aracıyız, ol zatı Hünkar’a. Ondan olmazsa, ne etsin bu biçare. Ondokuzuncu sıraya (maddeye) paralel olarak, şunu söyleriz. Herkim, tarikatını değiştirirse, Allah ve melekleri ona lanet eylesin. Bu hususta, Resulullah Efendimiz’in veda hutbesini okusun. Kitaba yazmışız.

27- Tarikatı Aliyyemiz: Başka tarikattan gelenleri; ihvan olarak almaz. Velev bizde nasibi ola, bizim evladımız ola. (bizim emanet ihvanımız ola.)

28- Tarikat’ı Aliyye’miz: Kadri, nakşi olma hasabiyle; terbiyemiz, telkinimiz, hafi ve cehri olmak üzeredir. Esma’ül Hüsna virdimiz, Resulullah şehrimiz, Ali mürşidimiz, tarikat kapımızdır. Selatu selam gönül bağımız, aşkı muhabbet ocağımızdır.

29- İbrahim Garibullah (k.d.) olmasaydı tarikatı bulamazdım. Ziyaullah olmasaydı yol alamazdım. Sultan Muhammet Fatih (k.d.) olmasaydı dolanamazdım. Sultan Abdulkadir (k.d.) olmasaydı tamamlana-mazdım. Hacı Bayram Veli’nin himmeti olmasa yazamazdım. Terzi Babam olmasa hiçbir işe yaramazdım. Tarikat kapı olamazdım, Mevlana Celaleddin’i Rumi olmazsa aşkı yaşayamazdım. Ali Efendimiz olmasa idi hakikat şehrine giremez, Resulullah Efendimiz’in (s.a.v.) gülünü deremez, ehli beyti bilemezdim. Kamili mürşit Hacı Maksut Baba olmasaydı kendimi tanıyamaz, irşat olamazdım. Ceddimi bana tanıtan Üveysel Karani. Aşkı muhabbet şarabın suna. Fatma-tül Zehra, ceddim Hüseyin’in annesi olmuştur.

30- Tarikat’ı Aliyye: Kişiye nefsini ve Rab’bini bildirmek, men aref dersi vermektir. Tarikat ne demektir, anladın mı? Teferruatını yazdık, yazacağız. Sizi mütmein yapacağız.

31- Hazret’i Piri Sami’nin kıssasını, bağlılık şeklini anlatacağım, sizlere. Piri Sami Hazretleri, Hz. Lorşen’e, gidenler ile gider, kendisine mürşit edinmek ister. Hazret’e varınca, gidenler ders alır. Hazret’i Pirde ders almak ister. Hazret ona nazar eyleyerek, sende bizi sev der. Zikir telkinde bulunmaz. Hazret’i Pir, bundan bir şey anlamaz. Kafile geri döner, Erzincan’a gelir. Bir zaman sonra, Hazret’e mektup yazarak; Efendim, ben kulunuz Sami’ye tesbihat vermediniz. Yoksa bizi, kabul görmediniz mi? der. Hazret ona, bizi sev diye mektubunu geri yollar. Pir Hazret’leri gelen haberi anlayamaz. Bir zaman sonra tekrar Hazret’i Lorşen’e, Hazret (piri Sami) mektup yazar. Bizi kabul etmediniz mi ki; bize zikrimizi göndermediniz. Hazret mektubu alınca, Hazret’i Piri Sami’yi yanına çağırır. Anlaşılan sen sevmeyi anlayamadın der, onu yanında, alı koyar. Sevmeyi sevilmeyi, ona öğretir, icazet verir. Erzincan’a gönderir. Demek ki tarikat; sevmek, sevilmektir. Bilmem anlata bildik mi?

32- Tarikat’ı Aliyye’miz; Rumuz olarak; Dursunuye rumuzunu, koymuştur. İsmi Tarikat’ı Aliyye’dir. İsminden almıştır. Mana ismimiz; Ali, zahir ismimiz; Dursun Güneş’tir. Dünya durdukça duracaktır.

33- Tarikat’ı Aliyye’miz: Asrın tarikatıdır. Asra cevap olarak gelmiştir.

34- Sultan Abdulkadir Geylani (k.d.) derki: Marifet. Mürşidim. Ustasız çırak; kovanda şahı olmayan, arılar gibidir. Bal yapmaya muktedir olmaz. Mürşit o ki; kovanı bal dolu ola, arıdan başkasını kovana koymaya. Bakırın rengi de, altına benzer. Dövülünce anlaşılabilir. İhvan geçitte, belli olur. Sanmayın ki, bu ahvali bilmeyiz. Dört ervah var; Melek ervahı, Cin ervahı, Hayvanat ervahı, İnsan ervahı. At seyisleri attan anladığı gibi; bizde bakırdan, altından anlarız. İtin kulağını tutup, atın yerine koşmayız. Atı da, itin yerine. Herkes kendi gönlünce. Hiç kimse; bizim Tarikat’ı Aliyye’mize, zorla itilmez ve rasgelene de ders verilmez. Kaydı ervahta insan yazılanlar, kemalat bulurlar. Onlar zaten bizi bulurlar ve bize sevk olunurlar. Hey kendini bilmez kul! sana mı kalmış? Mürşit ihvanı tanır. Adem’den beri gelen ihvanı bilirim. Kıyamete kadar gelecek olanı da. Futbol takımları belli ise, oyunun kuralları konur. Bu oyun ona göre oynanır. Sana göre değil. Biz torbamızdan, bir çürük ceviz çıkarmayız. Dağın evvela, madenini ölçer, ondan sonra; kazısına başlar, madene ulaşırlar. Belki yorulurlar ama; boşa çalışmazlar. Mürşitler öyle, rasgele ihvan toplamazlar. Böyle; bir gereksiz yükü, üslerine almazlar. Müminler o kimselerdir ki; boş işlerle uğraşmazlar.



Nebi Sıddık-u Selman Kasım estu Cafer-u Tayfur
Ki ba’dez Bulhasen şüd Bu Ali ve Yusuf eş Gencur

Zi Abd’ül Halik Amed Arifü Mahmut ra behre
Ki zişan şüd diyarı Mavara’en—Nehri küh-i tur

Ali Baba Gülaü Nakşibendestu Ala’de-Din
Pesez Yakup çahri Hace-i Ahrar şüd meşhur

Muhammed Zahidi Derviş, Muhammed Haceki Baki
Müceddid Urve’tül Vuska ve Seyf’de-Din Seyyid Nur

Habibullah Mezhar Şahi Abdullah ki pirima
Ki zişan reşt subh-i iyd şüd mara şeb-i di cur

Ziya’ed-Din Vahid’ül Asrı Mevlanayı ma Halid
Çü Amed kaniten lillah ya zelfeyzi ya zennur



--------------------------------------------------------------------------------

Muhammed Halid’i Bağdadi gönderdi Muhammed Vehbi’ye
Münasip gördüler Muhammed Ali’ye
Gedadır Muhammed Ali Garibullah’ta buldu canı
Garipliktir nişanı dağıtır feyzi Rahman’u

Garibullah Hazret’inin kemterin kıtmırıyız bi hamdillah
Velakin cümümüz vafir hatamız cümlece meşhur

Gaddesallahü esrarehum’ul-aliye ve afada aleyna mimberekati ruhaniyethümül saniye veli sarı saadati Tarikatül aliyye ve Dursuniyye rıza encelle ve ala bi sırrı süretil Fatiha...

(Buraya kadar kısa silsiledir... Hatmeden sonra okunur)


--------------------------------------------------------------------------------

Pes Abdulluh-ı Mekki Seyyid Yahyayi Dağıstani
Ez işan münceli şüd feyz-i subhan der karibu dur

Çü Rumi Mustafa Rumi Faruk-i Şirani
Ez işan o betenvir diyar-ı Rum şüd me’mur

Vezu şüd Halil Paşa Tokadi Mustafa Haki
Hüseyn-i Seyyidi Emcedi Emced Cihan ezfeyzi o mamur

Serapa ber taki cari nur-i fuyuzati ezu o server
Ki halku hulki o dervey tatamer münceli mestur

Hacı Ahmet Niksari, Çorumi terbit kardeş
Ki müstahlef müeyyed şüd sahih-i yed zi sened menşur

Ez işan izn-i am gerdend der garibullah ihramı
Çü lutf-u feyz-i hakla cihanı eyliyor ma’mur

Çün İbrahim geldi Hak’tan saye sardı ol cümle alemi
Hak verdi ihvanına feyizler oda göçtü bu alemden

Gedadır Muhammed Ali Garibullah’ta buldu canı
Garipliktir nişanı dağıtır feyzi Rahman’u

Garibullah Hazret’inin kemterin kıtmırıyız bi hamdillah
Velakin cümümüz vafir hatamız cümlece meşhur

Gaddesallahü esrarehum’ul-aliye ve afada aleyna mimberekati ruhaniyethümül saniye veli sarı saadati Tarikatül aliyye ve Dursuniyye rıza encelle ve ala bi sırrı süretil Fatiha...

Hiç yorum yok: