
1. Cüneyd Bağdadî,
2. Ebû Ali Rudbârî,
3. Ebû Ali Kâtip,
4. Ebû Osman Mağribî,
5. Şeyh Ebû Kasım Kürkanî,
2. Ebû Ali Rudbârî,
3. Ebû Ali Kâtip,
4. Ebû Osman Mağribî,
5. Şeyh Ebû Kasım Kürkanî,
6. Ebû Ali Faremedî,
7. Hoca Yusuf Hemedânî,
8. Ahmed Yesevî.

HOCA AHMED YESEVÎ
Ahmed Yesevî, ilk tahsil yıllarını Yesi'de geçirdikten sonra Maveraünnehr'in büyük İslam merkezi olan Buhara'ya geldi. Buhara o sırada İslam kültürünün çok mühim bir merkezi bulunuyordu.
Ahmed Yesevî, Buhara'da devrin en ileri gelen alim ve mutasavvıflarından Şeyh Yusuf Hemedanî'ye intisap ederek, onun nüfuzu altında kaldı ve onunla beraber birçok yerleri gezdi. Şeyhinin büyük teveccühünü kazanarak onun üçüncü halifesi oldu. Ahmed Yesevî ilk iki halifeden sonra 555 (1160)'de Buhara'da şeyhin postuna geçti; bilahare Yesi'ye döndü. 562 (1166)'de ölümüne kadar bu şekilde kuvvetli bir tasavvuf propagandası yaptı.
Ahmed Yesevî, Sir-Derya havalisinde, Taşkent ve mülhakatında, Seyhun ötesindeki bozkırlarda büyük bir nüfuz kazandı.
Bütün İslam tarikatlerinde mevcut olan bir usul gereğince Ahmed Yesevî de henüz hayatta iken bazı halifelerini çeşitli memleketlere göndermiştir. Bugün bu halifelerinden çoğu o memleketlerde yadedilmektedir.
Bu arada halkın kolayca anlayabileceği tarzda, hece vezni ile ve Türkçe, sofiyane manzumeler yazdı. Bu manzumeleri biraraya getirilip "Divan-ı Hikmet" ismi verilen bir kitapta toplanmıştır.
Bugün elimizde Ahmed Yesevî tarafından yazılmadığı tesbit edilmiş bir eser mevcut değildir. Ölümünden asırlarca sonra yazılmış muhtelif tasavvuf kitaplarında, yahut menakıp mecmualarında ona isnad edilen bazı sözler, bazı hareketler, birtakım menkıbeler mevcuttur.
Divan-ı Hikmet adı altında toplanan manzumelerin muhtelif Yesevî dervişlerine ait olduğu üzerinde durulmaktadır. Zira bugün kütüphanelerde mevcud olan bu kitabın, eski bir nüshasını bulmak şimdiye kadar mümkün olamamıştır.
Manzumeleri bilhassa 4/3= 7 ve 4/4/4= 12 hece vezinleri ile, dörtlükler şeklinde yazılmış, yarım kafiye ve redif kullanılmıştır. Dörtlüklerden mürekkep bazı uzun manzumelerde her dörtlüğün sonundaki mısraların kafiyeli olması, bunların umumî toplantılarda muayyen bir beste ile okunduğunu göstermektedir

HOCA AHMED YESEVÎ
Ahmed Yesevî, ilk tahsil yıllarını Yesi'de geçirdikten sonra Maveraünnehr'in büyük İslam merkezi olan Buhara'ya geldi. Buhara o sırada İslam kültürünün çok mühim bir merkezi bulunuyordu.
Ahmed Yesevî, Buhara'da devrin en ileri gelen alim ve mutasavvıflarından Şeyh Yusuf Hemedanî'ye intisap ederek, onun nüfuzu altında kaldı ve onunla beraber birçok yerleri gezdi. Şeyhinin büyük teveccühünü kazanarak onun üçüncü halifesi oldu. Ahmed Yesevî ilk iki halifeden sonra 555 (1160)'de Buhara'da şeyhin postuna geçti; bilahare Yesi'ye döndü. 562 (1166)'de ölümüne kadar bu şekilde kuvvetli bir tasavvuf propagandası yaptı.
Ahmed Yesevî, Sir-Derya havalisinde, Taşkent ve mülhakatında, Seyhun ötesindeki bozkırlarda büyük bir nüfuz kazandı.
Bütün İslam tarikatlerinde mevcut olan bir usul gereğince Ahmed Yesevî de henüz hayatta iken bazı halifelerini çeşitli memleketlere göndermiştir. Bugün bu halifelerinden çoğu o memleketlerde yadedilmektedir.
Bu arada halkın kolayca anlayabileceği tarzda, hece vezni ile ve Türkçe, sofiyane manzumeler yazdı. Bu manzumeleri biraraya getirilip "Divan-ı Hikmet" ismi verilen bir kitapta toplanmıştır.
Bugün elimizde Ahmed Yesevî tarafından yazılmadığı tesbit edilmiş bir eser mevcut değildir. Ölümünden asırlarca sonra yazılmış muhtelif tasavvuf kitaplarında, yahut menakıp mecmualarında ona isnad edilen bazı sözler, bazı hareketler, birtakım menkıbeler mevcuttur.
Divan-ı Hikmet adı altında toplanan manzumelerin muhtelif Yesevî dervişlerine ait olduğu üzerinde durulmaktadır. Zira bugün kütüphanelerde mevcud olan bu kitabın, eski bir nüshasını bulmak şimdiye kadar mümkün olamamıştır.
Manzumeleri bilhassa 4/3= 7 ve 4/4/4= 12 hece vezinleri ile, dörtlükler şeklinde yazılmış, yarım kafiye ve redif kullanılmıştır. Dörtlüklerden mürekkep bazı uzun manzumelerde her dörtlüğün sonundaki mısraların kafiyeli olması, bunların umumî toplantılarda muayyen bir beste ile okunduğunu göstermektedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder