Çarşamba, Ekim 08, 2008

SA'DİYYE TARİKATI

Bir müddet sonra sofiyyûn yoluna meyledip, Konya'da bulunan Çelebi Hüsameddin'e intisab etmiş, sonraları Şemsüddin Tebrizî ile tanışması neticesi, zahiri ilimleri tamamen terkederek münzevî bir hayat yaşamaya başlamıştır. Hazret-i Mevlana'nın Şems-i Tebrizî ile sahralarda gezip dolaşması, talebeleriyle ilgilenmemesi dersleri tam manasıyla terketmesi birçok dedikodulara sebebiyet vermiştir. Muhitin fikirlerinin, Tebrizî'nin aleyhine gelişmesi, onun Konya'yı terketmesine sebeb olmuşsa da, Mevlana, Tebriz'e kadar giderek Şems'i alıp yine geri getirmeye muvaffak olmuştur.
Daha sonra tekrar Konya'dan ayrılan Tebrizî, bir daha bulunmamak üzere izini kaybetmiş, bu hal Hazret-i Mevlana'yı son derece kederlendirmiştir.
Hazret-i Mevlana, 5 Cemaziye'l-ahir 672 (17 Aralık 1273) tarihinde Konya'da vefat etmiş ve oraya gönülmüştür.27
Vefatına düşürülen tarih "İbret"tir.28
Mevlânâ'nın eserleri
1. Divan: Mevlana'nın divanı gazel ve rubâilerden müteşekkildir. Gazellerin ekserisinde mahlâs yerine Tebrizî ismi vardır. Bu sebeble divanına "Divanı Şems-i Tebriz" dahi denir. Bazı gazellerinde mahlâs olarak "Salâhuddin" ismi görülür.
2. Mesnevî-i Mânevî: Altı defterden mürekkeb olup, 25.700 beyti ihtiva eder. Mesnevî şârihi Ankaralı Rusûhi İsmail Dede yedinci defterini de bulup şerhetmiş ise de, bu defterin Mevlana'ya ait olmadığı bilinmektedir.
3. Fihi mâ Fîhh: Hazret-i Mevlana'nın sözlerini içine alan bir eser olup, hayatı bakımından bazı önemli bilgileri içine alır.
4. Mevaizü's-Seb'a: Hazret-i Mevlana'nın yedi öğüdüdür.
5. Mektûbat: Son iki eser "Anadolu Selçukîleri Mevlevi Betikleri" ismiyle Türkçeye tercüme edilmiştir.
Ben Kur'ân'ın bendesiyim
Hazret-i Mevlana'ya dair olan bahsi bitirmeden, mühim birkaç hususa daha temas etmek gerekiyor.
Hazret-i Mevlana: "Ben yaşadığım müddetçe Kur'an-ı Kerim'in bendesi (bağlısı, kölesi)yim ve onun emirlerine uyarım. Ben Muhammed Muhtar sallallahu aleyhi ve sellemin yolunun toprağıyım. Eğer benim sözlerimden bunun dışında bir söz nakleden olursa, hem o sözden, hem de nakledenden eza duyarım" buyurmuştur.
Gel, yine gel!
Mevlana'nın meşhur bir rubâisi de vardır ki, bu rubâi aleyhde ve lehte söylentilere sebeb olmuştur. Rubâinin manası, iyi tahlil edilerek izah edilmediği için Mevlana muhibbi sofiler bir kalemde rubâinin Mevlana'ya isnadıni reddetmişler, kabul edenler de zahir delaletine göre mana vermişler ve bu suretle hakikat kapalı kalmıştır. Meşhur rubâi şöyledir; şöylece terceme edilebilir:
"Sen gel, ne olursan, ol yine gel! Kafir, ateşperest, putperest hasılı her ne mezhebte olursan ol yine gel! Zira bizim dergahımızda ümit kapısı kapalı değildir, yeis yoktur. Sen günahkar da olabilirsin, belki yüz kerre tevbeni bozmuş olabilirsin, ümitsizliğe düşme, yine gel!" şimdi bu parçadan şöyle hatalı bir mana çıkarıyorlar:
"Bizim dergahımız öyle bir dergahdır ki, orada cins ve mezheb tefrik edilmez. Biz hepsini hoş görürüz, hepsi Allah'ın kuludur, herkes bir yoldan Hakk'a gitmek istemektedir, topluca bir arada hu çekelim, beraber olalım."
Kur'an'a bende olan ve Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yolunda bulunduğunu beyan eden bir mürşid, hak ve batılı ayırdetmeden, tarik-i müstakîme nasıl rehber olabilir? O halde rubâinin manası nedir?
Hazret-i Mevlânâ demek ister ki:
Sen doğuştan veya herhangi yanlış bir telkine uyarak hakikati kaybetmiş isen, yani mezheb ve meslekin her ne olursa olsun, bizim dergahımıza gel ki, o dergahta ümitsizlik yoktur. Kur'an-ı Kerim: "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz"29 buyuruyor. Bizi sizi işte bu, ye'si reddeden dergaha çağırıyoruz. Kur'an-ı Kerim ayeti, rahmet ve mağfiretle doludur. Ömründe ve hayatının son deminde bir kere tevhid edeni cennetle tebşir eden30 son dinin büyük Peygamberinin yolunda bulunanı dergahımıza davet ediyoruz. Sen günahkar olsan da yine ümidini kesme. Çünkü yine o büyük Peygamber: "Günahından tevbe eden günah işlememiş gibidir"31 buyurmuştur.
Ayrıca Buharî-i şerifte şöyle bir hadis-i şerif vardır: "Şeytan diyor ki: Senin izzet ü celaline yemin ederim ki, ruh insanoğlunda bâki kaldıkça, ben onun içinden çıkmam, iğvâ eder dururum". Ona karşı Zü'l-Celal buyuruyor: "Ben de izzet ü celalime yemin ederim ki, ruh onda bâki kaldıkça tevbe ile masiyetkar kulumun arasını açmam yani tevbe eder, affederim".
Şu halde kul asi de olsa, günahkar da olsa tevbe edince Cenab-ı Hak tevbesini kabul buyuruyor. Buna dair bir çok nusûs vardır.
İmdi Mevlana'nın rubâisine ters bir mana vermeye mahal kalmamaktadır. Maksadı tevhîde, İslama davettir. Ancak tevhîde davet, manası çekip uzatılan vahdete davet demek değildir.

SA'DİYYE TARİKATİ
1. Cüneyd Bağdadî,
2. Ebû Ali Rudbarî,
3. Ebû Ali Katib Mısrî,
4. Ebû Osman Mağribî,
5. Ebû Kasım Ahmed Kürkanî,
6. Ebü-bekr Nessac Muhammed Tûsî Ali bin Abdillah,
7. İbrahim Ebû'l-bakâ,
8. Ebû'l-Berekât Bağdadî,
9. Ebû Saîd Endülisî,
10. Ebû Medyen Mağribî,
11. Abdullah Şeybânî,
12. Yunus bin Şeybanî,
13. Sa'düddin Cebbâvî eş-Şeybanî.

Hiç yorum yok: