Salı, Nisan 01, 2008

MUSA TOPBAŞ EFENDİ hayatı


16 Temmuz 1999 Cuma günü dâr-ı bekâya irtihal eden Musa Topbaş, sayıları günden güne azalan gönül sultanlarımızdandı.
1916 yılında Konya Kadınhanı’nda dünyaya gelen Musa Efendi, puslu bir dönemde kutup yıldızlarının ışığıyla yetişti.
Daha küçük yaşlarda Kadınhanı’nda okumak istemesine rağmen daha sonra İstanbul Erenköy’deki bir Fransız mektebinde okumaya başladı. Daha sonra devam ettiği İnkılap Lisesi’nden sonra Elmalılı Hamdi Efendi’den dersler almaya başladı. Sarf ve nahiv okuduğu Mustafa Asım Efendi’den de istifade etti.
1950’li yıllarda tanıştığı Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.)’nun manevî feyzinden etkilenmiş, 1956 yılında da kendisine intisab etmiş.
Bir ömrü irşad vazifesine adamış olan Musa Efendi, tasavvuf dünyası hakkında şunları ifade etmekte: “Tasavvuf bir derya. Hem her şeyi bilir, hem hiçbir şeyi bilmez. Çok dereceler var. Derecenin derecesi var. Onu ancak Cenab-ı Hak’la kulu bilir. Kaleme, kitaba gelmeyen mevzular. Dersler var meselâ; kalb, ruh, sır, hafi, ahfa diye gidiyor, muhabbette bitiyor. Ama o kâfi mi? Hayır, kâfi değil, illâ fahr-i Kainat Efendimizin ahlakıyla ahlaklanmak, edebiyle edeblenmek… Yani her an Cenab-ı Hak’la beraber olmak. Hiçbir nefesi ziyan etmemek. Bu, yapabilen için çok faydalı bir şey.”
İlerlemiş yaşlarına, çeşitli rahatsızlıklarına rağmen, günlük hayatlarında ve seyahatlerinde, misafirliklerinde, alışık oldukları yaşayışın gayrındaki halleri anlayışla karşılar ve yadırgamazdı. Son yıllarında çeşitli rahatsızlıkların verdiği ızdıraba rağmen, tam bir Eyyub sabrı ile “Ben, halimden memnunum” buyurarak, Allahu Teâlâ’nın imtihanını, tam bir teslimeyetle kabul buyurmuşlardır.
Tevazunun zirvesinde olduğu için, zamanlı zamansız kendisine ta’zimde bulunulmasından sıkıntı duyar, bazı kimselerde hastalık halinde olan el öptürmeden kaçınırdı.
Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen’in şu cümleleri Musa Efendi Hazretleri’ni tanımada ve anlamada yol gösterici mahiyettedir:
“Bir Anadolu kasabasının güzel mi güzel bir köyünde, yani benim köyümde 1950’lerin sonunda bir Kur’an kursu açılmış ve neredeyse namaz kıldıranın ve cenaze yıkayanın kalmadığı bir dönemde çok güzel ve verimli bir hizmete kapı aralanmıştı. Fakir aile çocuklarıydı bu kurslarda okuyanlar ve gelen yardımlarla geçimleri sağlanırdı. İşte bu kursta okuyan çocuklar için birileri top top kumaşları gönderir ve gönül hanelerini mamur etmek amacıyla küçücük yaşlarda gurbete çıkmış bu fakir Anadolu çocuklarının tertemiz giyinmeleri sağlanırdı. Acaba kimdi bu top top kumaşların sahibi mi diyorsunuz? Anadolu’nun ücra bir köyünde kurulmuş bir Kur’an kursundan haberi olan bir gönül adamı olmalıydı bu. İşte tam o yıllarda duymuştum Topbaş ailesini ve cömertlik timsalini.”
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır:
“Kâmil mü’minler ölmezler! Sadece dünya evinden âhiret yurduna hicret ederler.”
Allah (cc), bu mânâ önderlerinin dünyasından bizi bigâne bırakmasın...

Hiç yorum yok: