Pazar, Mart 16, 2008

EMİR SULTAN (K.S) HAYATI


Bizim tarihimizde İslam'ın yayılması konusunda yaşayış ve sohbetleri ile, kılıçtan dahaziyade etkili olmuş, insanların gönülden İslam'a bağlanmasına, guruplar halinde İslam'agirmesine, çağ açıp çağ kapayan sultanların yetişmesine, tarihin akışının deiştirilmesineve asırlarca insanlara Ruhaniyetleriyle yön verdiğine inanılan büyük insanlar ve velilervardır.İşte bu büyük insanlardan birisi de Emir Sultan Hazretleridir.Gönüllere huzur verenİslam'ın yeryüzüne yayılması mücadelesinde Anadolu asker fatihleri yanında alp-erenlerdiye bilnen (Ahmet Yesevi, Yunus Emre gibi) tasavvuf erbabı alim ve arif kişilerin,mümin ve mü'tekit sanatkarların da büyük rolü vardır. Bunlar Anadolunun iknci fatihive gerçek anlamda Anadolu'yu aydınlatanlardır.Nitekim, eski Kültür bakanlığı Müsteşarlarından Mehmet Önder Bey Anadolu'yuAydınlatanlar adlı kitabında şöyle diyor:1082 yılında Süleyman Şah Tarsusu fetheder-etmez Trablusşam Hükümdarı İbniAmmara bir mektup yazarak fethettiği şehre bir kadı ve bir hatip gönderilmesini ister.Birkaç gün sonra Tarsusa gelen kadı ve hatipe:Biz din-i İslam için bir cihad açtık. Buraları idare altına aldık. Sizler bu fethi tamamlayacak, biriniz halka adalet dağıtırken, diğeriniz gönülleri yıkayacak, imanla dolduracaksınız.Sizin göreviniz bizimkinden daha üstün ve daha kutsaldır. Diyerek bilgi, ilim ve irfanıyla Anadolu'yu aydınlatmalarını ister.Uzunca bir cümleyle özetlemek gerekirse, 1367'de Buhara'da doğup, 1429'da Bursa'davefat eden Emir Sultan Hz.leri iyi bir tahsil ve terbiye görmüş, ilmini artırmak vehac vazifesini yapmak için Mekke-Medine'ye gitmiş, Hz.Hüseyin’in neslinden,peygamber sülalesinden olduğu haber verilen yüce bir velidir. Yıldırım Bayezid’edamat olmuş, İslam’ın hükümlerini, O’na karşı söylemekten hiç çekinmemiş,idaresinde adaletli davranmasını ve İslam birliğini kurmayı öğütlemiş, Anadolu Türk Beylikleri arasındaki dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberliği, sulh ve sükunusağlamakla kendisini manen görevli hissetmiş ve bunun için çalışmlış, yanındayolunu izleyen müridleriyle birlikte bunları ziyaret edip düşüncesini anlatmış,birlikten kuvvet doğar demişti. Her ikisi de müslüman olan, Timur ile Yıdırm’ınsavaşmaması, müslüman kanının dökülmemesi için çok gayret etmiş ama takdiriilahi muvaffak olamamıştı.1402 Ankara Savaşı'nda Timur tarafından esir edilmiş,Timur’la görüşmüş, Timur O’nun ilmine, irfanına ve güzel ahlakına hayran olmuşBursa’ya dönmesine izin vermişti.Yıldırım Bayezit, Çelebi Mehmet ve 2. Muratdönemlerinde yaşayan Emir Sultan Hz.leri, II. Murat zamanında da Osmanlı Sarayı'ndasaygı görmüş, padişaha kılıç kuşatmş, 1422 İstanbul kuşatmasına beşyüz kadarmüridiyle bizzat katılmış, ordunun manevi gücü ve desteği olmulştu. Anadolu’nun müslümanlaşmasında Emir Sultan, sözleri ve öğütleriyle Anadoluya aydınlık getiren,özü sözü doğru bir mürşidi olmuştu.Hergün yüzlerce insanın ziyaret ederek gönüllerini yıkayıp, ruhlanı serinlettikleriEmir Sultan’ın türbesi ve Camii eşi Hundi Hatun tarafından yapılmıştır. 1795′tezelzeleden zarar gördüğü için 3. Selim tarafından yeniden yaptırılan ve çevresimedrese, hamam, ,misafirhane gibi hayır müesseseleriyle donatılan türbede EmirSultan Hz.leri ile birlikte hanımı Hundi Hatun, iki kızı ve oğlu Emir Ali bulundurmaktadır.Kaynaklada da İmralı Adası’nın adını Emir Ali’den aldığı yazılmaktadır. Rivayetegöre Emir Ali Bursa’nın Timur tarafindan işgali sırasında, Timur’un adamlan tarafından kandırılarak İmralı adasına kaçrılmış, etrafına topladığı epeyce bir güruhla birlikteOsmanlı Devleti aleyhine çalıştırılmıştı. Oğlunun bu durumu kendisine haber verildiğindeEmir Sultan Hz.leri onun ölümü için dua etmiş ve Yadigarı Şemsi adlı kitapta verilen bilgiyegöre ölümü o gece vuku bulmuştu. Cenazesi daha sonra annesi tarafından Bursa’ya getirilerek babasının yanına bu türbeye defnedilmişti.Devletin selameti için evladını feda edebilmek ne yüce duygu, ne büyük mürüvvetya Rab!.. İşte büyük insan ve işte büyük insana yakışan hareket…YETİŞME TARZI Emir Sultan Hz.leri ilk tahsilini her şeyiyle müsüimanlığın yaşandığıaile ocağında görmüştür. O’nun ilk hocası yukarıda vasıflarını saymaya çalıştığımızAllah Rasulünü kendisine rehber edinmiş bulunan babası Emir Külal Hz.leridir.Emir Külal Hz.leri, daha küçük yaşta, yedi yaşında iken annesi vefat edip öksüz kalanoğlu Muhammed Şemseddin’in örnek bir insan olarak yetişmesi için elinden gelen gayreti gösteriyordu. O, oğlunu İslam Dininin özünde var olan ve tasavvufun esaslanndan sayılan,yüksek insan sevgisi ile yetiştirmeye çalışıyordu.İşin ilim ve ahlak yönünü ihmal ettneyen Emir Külal Hz.leri bunun yanında O’nundünyalığıni da ihmal etmiyordu. O’nu namerde muhtaç, etmemek için elinden gelengayreti sarfediyordu. Oğluna kendi mesleği olan çömlekçiliği öğretiyordu. Böylecedinimizin dünya-ahiret dengesini ihmal etmemiş oluyordu. “Hiç ölmeyecekmiş gibidünya için çalşırken hemen ölecekmiş gibi ahiretiniz için çalışın.” hikmetini oğluüzerinde gösteriyordu. Zira O, biliyordu ki, gerçek müslümanlar “Dünyada kalacağınızkadar dünya için, ahirette kalacağınız kadar ahiretiniz için çalışın.” hadis-i peygamberini unutmayan ve hayatlanni buna göre ayarlayarak yaşayanlardır. Terazinin bir kefesinialabildiğine doldururken diğerini boş bırakmak, ayrılacağımız yeri alabildiğine tamirederken mutlaka gideceğimiz yerimizi tahrif etmek akıllı ve hesabnı bilen kişilerin işideğildir.Emir Külal Hz.leri insanları seviyor ve onlara, hizmet etmekten haz duyuyordu. İnsanoğlu yaratılmışların en seçkinidir; sevilmeye, hizmet edilmeye, musamaha gösterilmeye layıktır inancına sahipti. Yine O biliyordu ki, insanoğlu titizlikle terbiye edilip, yetiştirilirse Cevhersaçan hikmet sahibi birisi olur. İhmal edildiği zaman ise başıboş vahşi bir canavar halinegelir. Allah (cc) insanoğlunu her ortama uyabilme kaabiliyetinde yaratmıştır.Yaratılmışların en mükerremi, en mükemmeli, en iyisi olan insan, eğer eğitilmez,elinden tutulup doğru yol gösterilmez ise alçakların en alçağı durumuna düşebilecekyaratılıştadır.İşte bu ince sırrı çok iyi bilen Emir Külal Hz.leri, adeta oğlunun gelecekte yükleneceğiönemli görevleri biliyor ve oğlunu ona göre yetiştiriyordu. İnsanları sevsin; darda,sıkıntıda kalanların yardımına koşsun, insanlara hizmet etmeyi bir ibadet sevgisi ileyapsın diye oğlunun terbiyesine büyük önem veriyordu.Seyyid Emir Külal Hz.leri keşif ehli birisiydi. Keşfi açık olan yüce ruhlu ve ince duygulukişiler perdeler kalkınca Allah’ın izniyle geleceğe ait görülebilecek olanlan görürlerdi.AİLE TERBİYESİ Terbiye insani insan eden, insani Allah yanında da kulları yanındada sayılan, sevilen ve övülen bir kimse haıine getiren, insan ile hayvan arasında en büyükfark olan önemli bir sıfattır. Ahlak, karakter, seciye, huy, edep gibi eş anlamları da olanterbiye, ilk olarak aile ocağında alınır; okulda geliştirilir; toplumda meyvesini vermehaline gelir. Diğer bir tabirle aile, okul ve toplum edebin, terbiyenin verildiği yerlerdir.Temel ailedir. ‘Temelin sağlam olması halinde diğer tarafların ona uyacağı bilinen birgerçektir.Sevgili Peygamberimiz; babanın çocuklarına bırakabileceği en güzel hediye, en büyükmirasın edep ve terbiye olduğunu haber vermişlerdir. Allah korkusu, peygamber sevgisive ahiret inancı olmadan terbiye diye öğretilen modern bazı görgü kurallarının da fayda sağlamayacağına işaret vermişlerdir. “Çocuklarınızı güzel terbiye edin.” Hiçbir babaevladına güzel terbiyeden daha iyi bir miras bırakmış olamaz.” “Çocuklarınıza ikramedin ve terbiyelerini güzel yapın.” Çocuklarınıza ve aile halkınıza hayır öğretin; onlarıedepli yetiştirin. “Kişi öldükten sonra geride biraktığı şeylerin en hayırlısı, kendisinedua eden hayırlı bir evlattır.” “Çocuklarınzı şu üç haslet üzere terbiye ediniz; buyurarakdünya hayatının süsü, zineti, meyvesi, gülü sembolü olan Rabbımızın emanetlerini iyi yetiştirmemizi biz ümmetlerine bifldirmişlerdir.Hayatta örneği, önderi Hazreti peygamber olan , Şeyh Emir Külal Hz.leri oğlunu iyiyetiştiriyor, onu güzel terbiye ediyordu. O’na para-pul, makam-mevki, şan-şöhretsevgisi değil; Allah sevgisi, peygamber sevgisi ve O’nun ashabının sevgisini ögretiyordu.İyi veya kötü dünyada yapılan her şeyin karşılığını mutlaka görüleceği ahiret inancını öğretiyordu. Çünkü O, biliyordu ki, yetişen nesillerin bozulmalarının sebebi onlarıihmal eden, onlara dinlerini, onun farz ve sünnetlerini öğretmeyen ve öğretmeyiihmal eden babalardır. Emir Külal Hz.leri bu düşünceyi etrafına telkin ediyor ve kendiside eksiksiz olarak oğlu üzerinde tatbikat ediyordu.İşte O’nun oğluna verdiği nasihatlardan bir örnek:Oğlum Peygamberi anandan ve babandan daha çok seveceksin. Soyunla öğünmeyeceksin. Ağzından hiç yalan çıkmayacak; her gününü son gününmüş gibi tamamlamaya çalışacaksın.İlim öğrenecek ve bunda asla üşenmeyeceksin. Ak sakallı yaşlı da olsan kılıç çekmeyi,düşmana karşı cihad etmeyi hiç elden bırakmayacaksın. Selamsız hiçbir topluluğa girmeyeceksin. Nikahsız kadınla oturmayacaksın. Hadisler sana yol gösterecek;Kur’an-ı Kerim ise senin rehberin olacak.Oğlum! hayat her şeyi ve her yanıyla senin için bir mekteptir. Hayra koş; kötülüktenkaçın. Unutma ki en büyük silahın Hz. Allah’a ettiğin duan olacaktır.”İşte görüldüğü gibi küçük Muhammed Şemseddin, geleceğin Emir Sultan’ı, bu öğütlerinışığında, dinin inceliklerinin yaşandığı bir ailede, Emir Külal gibi muhterem bir babanınyanında terbiye gördü. Ayrıca Emir Sultan Hz.leri, babasının önde gelen müritlerindenŞeyh İsa ve benzeri zamanın ünlü mutasavvıflarının da sohbetlerinde bulunarakolgunlaşıyordu. İleride yıkılmaya yüz tutan genç Osmanlı devletinin ıslahında padişahlara, ülemaya ve ümeraya, ilim adamlarına verdiği nasihatları ile büyük rolü olacak Emir Sultan Hz.leri işte böyle yetişjyordu.Evladına vermek istediği terbiyeyi kişi önce kendisi yaşamalıdır. Yavrum şunu şöyle yapveya yapma diyen kişi şayet kendisi hayatında uygulamıyorsa bu terbiyesi etkili olmaz.Ayrıca “Ey insanlar! Niçin yapmadığınız (yaşayamadığınız) şeyi yapın diye söylüyorsunuz. Anlamındaki emri ilahiye de karşı gelmiş olunur.Şeyh Emir Külal Hz.leri gelecekte din ve millet için büyük hizmetleri vermesini istediğioğlunu gerçek bir mü'min olarak yetiştiriyordu. Küçük şemseddin, kendisi üzreindeunutulmaz ve tatlı hatıralar bırakan babasını ilgiyle izliyordu. Kendisini aç-susuz bırakmamak için toprak eleyen, çamur karan, çamuru işlenecek hale getirebilmek için, eliyle, ayağıyla yoğuran, sonra da çömlek yapmak için çarkını döndüren babayı görüyordu. Ve onu örnek alabilmek için dikkatle takip ediyordu. Babasının bütün bu işleri yaparken bir an bile Allah'ı zikretmeden, O'nu düşünmekte geri durmadığını, gafil olmadığını görüyordu. Kısaca O, daha çocuk yaşta iken kafa kafaya veren çömleklerle beraber, babası etrafında halka halka olup; İlimden, irfandan, hikmetten, saadetten bahseden dervişleri birlikte görüyordu. Dünya ile ahireti bir yürüten, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışırken hemen ölecekmiş gibiahiret için hazırlık görmeyi ihmal etmeyen, madde ile manayı, birlikte yürüten manevibir hatayı teneffüs ederek büyüyordu.Bu manevi baharda güller açacaktı, bülbüller ötecekti.Neden Şemseddin de bir bülbül olmasındı? İslam'ın gül bahçesinde şakımasındı?Demirci dükkanında bulunan is kokusu, misk satan attarın yanında bulunana misk kokususiner derler. Küçük Muhammed Şemseddin misk kokusu ile yetişiyordu. Hakkın istediğişekilde dünya ahiret dengesini alarak, dünyada ahiret hayatını kazanmak, Allah’a kul olmak. O’nun rızasına uygun olarak yaşamanın huzur ve mutluluğun kaynağı olduğu şuuruna ermiş bulunarak yetişiyordu.Evet küçük Şemseddin geleceğin gönüller sultanı, Emir Sultan Hz.leri babasının irşadı ilezor olana talip olmuş,mayasındaki olgunlukla asil cevherini işletecek, süsleyecekolgunlukların elde edilmesine gayret etmiştir.Emir Sultan Hz.leri daha küçük yaşlarda iken Allah tarafından manevi yüceliklereeriştirilmiştir. Daha o yaşlarda iken yüce bir şahsiyet olacağına kesin gözüyle bakılır olmuştur.O, henüz yedi yaşlarında iken keramet ehli kişilerden birisi olan babası Emir Külal H.lerine,O'nu seven, kerametlerine birisi gelir. Suyu kesildiği için, suyunun kaynakları kuruduğu için bahçesindeki meyve ve sebzelerini sulayamadığını, bahçesinin kurumaya yüz yana yakıla anlatır. Ve suyunun tekrar akması, bu madur durumdan kurtulması için kendisine duaetmesini mahzun bir eda ile ister.Anlatılanları dinleyen Muhammed Şemseddin derhal abdest alır ve anlatılan bahçeye gider. Allah rızası için iki rekat namaz kıldıktan sonra çocuk kalbinin saflığı, tazeliği, derinliği ve samiyetten doğan cüreti içinde cenabı Allah'a öyle bir yalvarır öyle bir yakarır ki, buyalvarış neticesinde kaynağı kurumuş olan su tekrar akmaya başlar.Emir Külal Hz.leri bir müddet sonra bahçe sahibi ile birlikte bahçeye geldiğinde suyunaktığını görünce şaşırırlar. Sorup soruştururlar. Görenlerin tariflerinden küçükŞemseddin'in bahçeye eldiğini ve dua ettiğini anlarlar.Görüldüğü gibi Emir Sultan Hz.leri daha küçük yaşta iken kerametini göstermiştir.Doğumundan itibaren babası Emir Külal Hz.leri gibi sahih nikah ve helal lokmayabüyük önem veren, devrinin ilim ve terbiye usüllerini çok iyi bilen, aynı zamandaİslam’ın, ruhunu kavramış, gönülleri inşa etmekte mahir bir usta olan yüce bir zatınyanında yedi sene gibi bir zaman süresi az değildir. Emir Külal gibi ince ruhlu, İslam'ıbenliğine sindirmi birinin yedi sene dikkatle kurmaya çalıştığı oğlunun gönlünde Allah'ınlütfu vedilemesiyle umulmayan bir zamanda böyle bir kerametin çıkmasına şaşırmamak gererekir. Böyle mahir bir usta elinde, Emir Sultan Hz.leri gibi kaabiliyetli birisine yedisenelik bir zaman az değildir.BABASININ VEFATI: Emir Sultan Hz.lerinin küçük yaşta (yedi yaşında) anası ölmüş öksüzkalmıştı. Onsekiz yaşlarında iken de, kendisinin ilim, irfan kaynağı, hayatta maddiolarak tek dayanağı babası Seyyid Emir Külal Hz.lerini de kaybetmişti. Bebek yaşta öksüzkalan Emir Sultan Hz.leri şimdi de babasının vefatıyla yetim kalmıştı.Bir süre babasının yakın dostları ve özellikle Seyyid İsa'nın yanında kalmış, O’nun ve arkadaşlarının sohbetlerine, derslerine devam etmiştir.Zahiren yalnız kalan Muhammed Şemseddin'i, Buhara'nın arifleri, alimleri, şeyhleri vebaba dostları yalnız bırakmıyorlardı. Kendi sohbet halkalarında O’na da yer veriyorlar;yetişip daha da olgunlaşması için gerekli titizliği gösteriyor; kendilerine tevdi edilen bukıymetli emaneti babasının arzusu doğrultusunda yetiştirmeye çalışıyorlardı.Bu arada Muhammed Şemseddin'in baba mesleği çömlekçiliğe devam ettiğini, babasından gördüğü dünya ahiret dengesini ihmal etmediğini de görmekteyiz.HAC YOLCULUĞU Küçük yaşta bazı kerametlerinin halk arasında yayılmasından ve kendisinden bahsedilmesinden rahatsız olan Emir Sultan Hz.leri hac vazifesini yerinegetirmek için Hicaz'a gitmek üzere Buhara'dan ayrılmaya karar veriyor. Maksadı, insanların şöhret nevinden sözlerinden kurtulmak ve belki de fırsatını bulursa Medine'ye mücavir olarakyerleşmektir. Büyük zatlar, yaptıklarını sırf Allah rıası için yaparlar Şöhretten,reklamdan nefret ederler. O da böyle yapıyor. Evliyadan olduğu halk arasında yaygınlaşmıştı. Gördüğü rüyada da Mekke-Medine'ye gitmesi söylenmişti. Bunun üzerine Emir SultanHz.leri, 'tebdili mekanda ferahlık varır. Hikmetli sözüne uydu. Bir takım manevi işlerin de rehberliğinde hac kervanıyla yola düştü. Ahbabı yaranı ve baba dostlarıyla helallaşıp, vedalaşmayı ihmal etmedi. Kendisini uğurlayanlar arasında Seyyid İsa da vardı. Sadebir şekilde yapılan bu uğurlama merasiminde Onun Emir Sultan Hz.lerine gerekli nasihat ve hayır dualarını esirgemediğini de görüoruz.Dualarla hac kervanına katılan Emir Sultan Hz.leri Merv, Nişabur, Isfahan, Bağdat veBasra üzerinden geçip, çölleri aşarak Mekke-Medine'ye ulaşır. Kabe-i Muazzama’yı ziyaretedip, Hac vazifesini, yaptıktan sonra tekrar Medine'ye döner. Niyeti oraya yerleşmek, geriye dönmemektir. Dedesi Allah resulü Hz. Muhamed (S.A.V.)'in Ravza-i Mutahhara'sı, tertemiz kabri etrafında, O'nun manevi huzurunda, O'ndan feyz alarak huzurlu bir hayat yaşamaktır.Bu maksatla orada ikamet etmeğe başlar. Hac kervanı ile geriye dönmez.Günler geçmekte, yirmi yaşlarındaki Peygamber aşığı genç, dinamik ve mütevaziEmir Sultan Hazretleri, yeni dostlar edinmekte, huzurlu ve cennet hayatı gibi tatlı birhayat yaşamaktadır. Alimlerle, ariflerle Allah dostu, Resulullah aşığı muhterem kişilerlesohbet etmekte, onların sohbetlerine katılıp ilim ve irfanını o manevi havayı teneffüsederek, aileden almış olduğu sağlam İslami terbiye ve edep doğrultusunda her gün daha dailerlemekte idi.Gerçek Hak erleri, Allah'ın veli kulları kendilerini gizlerler. Sırlarının bilinmesini istemezler. Kendilerini tanıtmazlar. Sırları halk arasında yayılınca bulundukları yerden yerlere gidennice veliler vardır. Emir Sultan Hazretleri de Medine de gördüğü bir rüya üzerine Anadolu'yageldi ve Bursaya yerleşti.EMİR SULTAN HAZRETLERİBURSADA Günlerce süren bu uğurlu kafilenin yolculuğu Bursa’da sona eriyordu. Sene 1389. Devrin padişahı Yıldırım Bayezid, Alimleri, din adamlarını. seven, onlara hürmet gösteren Yıldırım Bayezid. Daha sonraları, Emir Sultan Hz. lerine kaympeder olacak olan Yıldırım Bayezid. Kafile, Bursanın doğu kısmında o günkü adıyla, Gökdere vadisinde bir savmaya yerleştirilir.Buhara'dan Mekke-Medine’ye, oradanda yüklenmiş olduğu manevi bir görevle, günlercesüren yolculuktan sonra Bursa’ya yerleşen Emir Sultan Hz.leri, gözden ırak bir hayatyaşamayı bir müddet denemiştir. Ancak Bursa’nın müslüman halkı bu cevheri keşfedip çıkarmayı başarmıştır.Allah (cc) Hazretleri bir kulunu sever ve sevdirimek isterse, insanların kalbine onunsevgisini yerleştirir. Kişi gerçek anlamda Allah (cc)’i sever ve ona gönülden bağlanırsa,Allah (cc) da o kulunu sever ve kullarına da sevdirir.İşte gerçek anlamda Allah’ı sevip 0′na kul olan Emir Sultan Hz.lerini kısa sürede herkestanımış ve sevmişti. Bu, öyle bir sevgi ki; eskilerin tabiriyle ivazsiz, garazsiz sırf Allah rızasiolan bir sevgi. Avam havas, fakir-zengin, devlet adami esnaf, talebe, hoca herkes O’ndasevgi ve muhabbetle bahsediyor; O’nun hizmetinde bulunmayı zevkli bir, görev kabul ediyorlardi.Hatta sonraları Osmanlı devletinin ilk şeyhül islamı Mola Fenarinin de dikkatini çekmiştir,bu genç gönüller Sultanı'nın durumu. Molla Fenari o zaman Bursa kadısıdır. Sadreddin Konyevi'nin ana tarafından akrabasıdır. Alim ve faziletli birisidir. Kısaca O, Molla Fenaridahil, alim-fazıl, devlet ricali dahil herkesin kendisinden sitayişle bahsettiği bir kimsehaline gelmiştir.Evet O, Bursanın ufkuna bir güneş gibi doğmuştu. O, Bursaya gelince manevi kandiller,ışıklar sönmüştü; ama O, Bursa'nın bir ışığı, nuru, güneşi olmuştu. Halk gruplar halindeO'nun ziyaretine gidiyordu. Sohbetlerinden istifade ediyor ve tanımayanlara tanıtmakta birbirleriyle adeta yarış ediyorlardı. Bu manevi feyz çeşmesinden her müslümanın kanakana içmesi için yarışıyorlardı. Hülasa Seyyid Muhammed Şemseddin Buhari Bursa ve yakınlarında kısa sürede tanınıyor ve gönüllerde Emir Sultan olarak taht kuruyordu.

Hiç yorum yok: